Archive for the 'Uncategorized' Category

Kentaki

Gittim geldim. Akşama doğru anca buluşabildik Kentucky taşrasındaki kulübemizde. Hava buz gibiydi. Normalde kulübenin arkasındaki garajımtrak yerde giyiyoruz kirli malzemeleri; bu sefer acımadık, içeride giyindik.

Image

İlk defa sabah uyandıktan sonra değil vardığımız günün akşamı girdik mağaraya. Plana göre geçen sefer bıraktığımız yere kadar gidip, kıvrılıp biraz kestirecektik. Sonra allah (Kentucky jeolojisi suretinde) ne verdiyse keşif, harita. Sonra da uyuklaya uyuklaya dönüş. Gittiğimiz yer ücra ötesiydi, 6 kişi son noktaya varmamız 9 saat aldı.

Keşif hem iyiydi, hem de biraz hayal kırıklığı yarattı. Geçen sefer onca yorgunluğun üstüne son bi gazla kazarak açtığım(ız) sürünmeli yer kocaman galerilere bağlandı, ama bulduğumuz üç kol da bitti.* Vadinin altından öbür tepenin içine ulaşma, oradaki diğer upuzun mağaraya bağlanma hayalleri gerçekleşemedi bu sefer de.

Katılanlar:

Jonathan: Daha önce tanışmış, çok muhabbet edememiştik. İlk defa birlikte girdik mağaraya. Marangozmuş, ev yapıyormuş. Biraz mağara olayının, biraz başka şeylerin etkisiyle Kentaki’ye taşınmış bir sene kadar önce. Oturduğu kulübe ünlü bi mağaracınınmış. Adam Türkiye’de İngilizce öğretmenliği yapıyormuş, istediğin kadar oturabilisin demiş buna. “Sanırım kaçmak istedi”, dedi Jonathan.  Karısıyla ayrılmış, ondan kısa süre sonra da kardeşi intihar etmiş. Bıraktığı mektupta “abim burada olsa intihar etmezdim”, diyerek. Adam da bunların üstüne toplamış tası tarağı, Hırvatistan’a gitmiş. Şimdi de Türkiye.

Artık hep burada mı yaşamayı düşünüyorsun dedim, “emin değilim” dedi. Büyük şehir yorucu da olsa insan özlüyor falan diyecek sandım, geceleri fazla ışık var burada, dedi. Tamamen karanlık olsun istiyormuş.

Nedir bilemiyorum, ama Jonathan’ın da kaçmak istediği bir şeyler varmış gibi geldi bana. Abisi Nepal’deymiş, onu görmeye gittiğinde Nepalli bir kızla tanışmış, dört hafta içinde evlenmeye karar vermişler. Kızın vize işlerini halletmeye çalışıyorlarmış şimdi. Kentaki taşrasının Jonathan için fazla ışıklı bir yöresindeki kulübe hayatı, kızın ABD’deki hayattan beklediklerine uyacak mı acaba diye düşündüm.**

Diğer elemanları da yazacaktım birer birer, üşendim şimdi.

Kentucky taşrası karlar altında:

Image

Image

Image

Cumartesi gece çıktık mağaradan. Dikey bir borunun içinden inerek ulaşılıyor buna; denizaltı kapağı gibi bir şeyi açıyorsun, birkaç basamak demir merdivenden sonra iple devam ediyorsun. Hava o kadar soğumuş ki gece, ip çıkışının sonunda merdivenin basamaklarını avuçlayınca eldiven yapışıverdi demire. Yüzeyinden parçalar bırakarak zar zor ayırdım. Jonathan yanında taşıdığı çakmak taşı ve ufak  pamuklu kumaş parçalarıyla hemencecik bir ateş yaktı yağan karın altında. Bunu ilk yaptığında kendini hayatta “level atlamış” gibi hissetmişmiş…

Orman içinden kulübeye yürüdük, eşyaları atıp bi Meksika lokantasına gittik. Öyle bir iştahla yemek yememiştim uzun süredir. Yanında da bira. Kulübeye dönünce de tabi ölü gibi uyuduk…

Sabah ilk ben kalkıp toparlandım, yola düştüm. Giderken biraz sıkılmıştım tek başıma, dönüş pek keyifli geçti. Orada geçirdiğim 30-40 saat içinde hayvan gibi yoruldum, üşüdüm, heyecanlandım, korktum, acıktım, susadım, onca yorgunluğun üstüne tıkabasa yemek yedim, yumuşak yatakta uyudum. Yaşadığımı hissettim, diyeyim. Bu kadar zorlayıcı bir şey yaptıktan sonra insanın üzerine bir kendine güven, kendinden memnuniyet hali geliyor. Benzin için durduğumda bir bardak kahve aldım, bir de Tennessee’nin Sesi gazetesi. Kahvemi yudumladım, sevgilimin hazırladığı sandviçleri, meyvaları yedim, laylay loyloy radyoya eşlik ederek beş buçuk saatte geldim geri. Evde de sıcak çay, oh.

Image

* mi?
** Sana ne, belki zaten onun hayalini kurarak geliyor kız?

Bikaç foto daha:

Kulübe:

Image

Kulübenin olduğu arsanın kapısı:

Image

Uykularını almadan benim gürültüme uyanmış Joe ve Alex:

Image

Uyanır uyanmaz yaptığımız harita ölçümlerini kontrol eden Sean (ya keşke üşenmeseydim şunları tanıtmaya, her biri ayrı enteresan insan, ama uykum geldi artık):

Image

Üzerine kar yağarken yalaktaki donmuş suyu yalayan inek, ve onun tüylerindeki donmamış suyu yalayan uyanık arkadaşı:

Image

Kapıya dışarıdan bakış.  Bir dahaki sefere kadarki son bakış :)

Image



WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın