6 Aralık 2010 Pazartesi

Biraz Sen Biraz Ben :)


Miniklerimiz kime benziyor? Herkes bir yorum yapıyor, tanıyan tanımayan, eş-dost-akraba. Diyorlar ki kızımız aynı annesi, oğlumuz aynı babası. Minik kızım uyanınca ağlamıyor, altını değiştirmek gerekiyorsa.. ağlamıyor, gazı varsa.. hayır yine ağlamıyor. Kendince açlık sınırında yaşamaya başladığını düşünüyorsa gayet düşük desibele sahip bir ses çıkararak bizi uyarıyor. Besleniyor, altı değiştiriliyor, sırtı sıvazlanıyor sonra kollarınızda uykuya dalmaya hazırlanıyor, gözler yavaş yavaş kapanıyor... mu? Hayır kapanmıyor, sessizce gözlerini dikiyor ve muhtemelen ben uyumam seni uyuturum şeklinde gözlerini kocaman açarak sizi seyrediyor. Ama bir süre sonra muhtemelen yorularak ve de çok fazlaca şaşırarak uykuya dalıyor. Tabi yine sessizce. Şaşırma anı en hoşuma giden an. Hemen tarif edeyim: bir daire çizin bu kızımın yüzü olsun, bunun içine eşkenar üçgen oluşturacak şekilde üç minik yuvarlağı üçgenin köşelerine gelecek şekilde yerleştirin. İşte bu minik kızımın yüzü. 2 minik daire gözler diğeri ağız. küçük meleğimin şaşırmış haldeki görüntüsü "geometriye giriş 1".
Minik melek oğlum, birazcık asabi. Altı rahatsız ediyorsa, açsa, toksa, gazı varsa ya da yoksa, uyuyorsa ya da uyuyamıyorsa, biz varsak yanında ya da yoksak basıyor yaygarayı. :) Maksimum şartlarda onu memnun etmeyi başarabiliyorsak eğer, kucağımızda uykuya geçiyor ki kollarımızda onu seyrederken güzelliğe doyamıyoruz.Başı geriye düştüğünde ağzı minik bir üçgen şeklinde açılıyor, üzerinde minik bir üçgen burun, yanakların üzerindeki iki düz çizgi gözleri. Biraz daha dikkatli inceleseniz "uzay geometri".
Fiziksel görüntü kime benzer bilinmez, görenlerin benzetmesi kendilerine has düşünceleri ve yakıştırmaları. Ama bir resim var ki oğlum, uyuyamadığımda yanımdakinin uyumasına deli olan "ben", kızım dünya yıkılsa umrunda olmadan uyuyabilen "anne"sinin kopyası :)
.
.
.

İki Çift Minik Çorap

İlk yazının bu kadar zor yazılacağını hiç düşünmemiştim. Blogger aleminin tecrübesiz kullanıcısı olarak öncelikle tasarım şablonlarının içinde kayboldum. Her sabah, hatta bazen günün değişik saatlerinde birkaç kez blog yazan eşime hayret ettim. Daha öncesinde başarısız denemelerim olmuştu. Eşimin zoruyla denediğim bu yazılarımı ben bile beğenmedim. Bu yüzdendir ki o yazılar artık sanal dünyanın şehir çöplüklerinde. Tabi o yazıları nasıl sildiğimi ne siz sorun ne de ben anlatayım. Blogger aleminde bir yazıyı ortadan kaldırmak atomu parçalamaktan daha zor. Böyle böyle gelişecek sanırım benim blog'um da. Eşimin performansına ulaşmam biraz zor tabi. Sanal alemde FERULAGO olarak bilinir kendisi, yedi yıllık eşim, bebeklerimin annesi.
Bugünlerde karmaşık duygular içerisindeyim. İnsanın hayatında ender rastlanacak anlar bunlar. 9 Kasımda geldi dünyaya bebeklerimiz. Yüzde yüz yerli sermaye ile üretilmiş dünya tatlısı biri annesi gibi kumral diğeri benim gibi esmer, biri kız diğeri erkek iki minik hatta miniminnacık, küçük insan.
Kadınlar bebekler anne rahmine düştüğü günden itibaren hazır olurlarmış anneliğe, daha ilk günden farkındalar herşeyin. Erkekler baba olduklarını ilk kucaklarına aldığında, ilk baba kelimesini duydularında yavrularından ya da ne bileyim değişik durumlarda anlarlar, farkına varırlarmış. Ben de tabiki ilk olarak o minikleri kucağıma aldığımda farkına vardım hayatımdaki eksiklerin tamamlandığının. Yüzlerine baktığımda, minik ayaklarına dokunduğumda, kokladığımda, bakıştığımızda ve beni en çok etkileyeni minik elleriyle parmağımı kavradıklarında eşsiz bir deneyimin başında olduğumu anlıyorum.
Benden şimdilik bu kadar... Her ayrıntıyı umarım yazabilir, paylaşabilirim. Ayrıntı demişken, minik ayrıntılar bile hayatınızı değiştirebilir, sizi mutlu edebilir yeter ki farkında olun. Benim ilk kez banyoda traş olurken bir ayrıntıyı farketmem gibi: yıkanmış ve kurumaya bırakılmış, neredeyse mandal boyutunda biri pembe diğeri sütlü kahve iki çift minik çorap :)
Canım yavrularım hoşgeldiniz dünyamıza. Sizi ve annenizi çok seviyorum.